İçeriğe geç

Görme engelli olmanın nedenleri nelerdir ?

Öğrenmenin Işığında Görme Engeline Pedagojik Bir Bakış

Bir eğitimci olarak her bireyin öğrenme serüveninin kendine özgü olduğuna inanırım. Öğrenme, yalnızca bilgi edinmek değil; aynı zamanda insanın kendini, çevresini ve sınırlarını keşfetme yolculuğudur. Bu yolculukta kimi zaman farklılıklar, kimi zaman engeller karşımıza çıkar. Görme engeli de, öğrenme sürecinin biçimini değiştiren; fakat öğrenmenin özündeki dönüştürücü gücü asla ortadan kaldırmayan bir durumdur. Peki, görme engelli olmanın nedenleri nelerdir ve bu durum bireysel ve toplumsal öğrenme süreçlerini nasıl etkiler?

Görme Engelli Olmanın Nedenleri Nelerdir?

1. Doğumsal (Konjenital) Nedenler

Görme engelinin önemli bir kısmı doğuştan gelen faktörlerden kaynaklanır. Genetik bozukluklar, gebelik sürecinde annenin geçirdiği enfeksiyonlar (örneğin kızamıkçık, toksoplazma), erken doğum ya da düşük doğum ağırlığı gibi etkenler bebekte görme kaybına yol açabilir. Bazı durumlarda, görme siniri gelişmeden doğabilir ya da retina tabakası yeterince olgunlaşmadan dünyaya gelmiş olabilir.

Bu noktada öğrenme teorilerinden biri olan Piaget’nin bilişsel gelişim kuramı bize önemli bir perspektif sunar: Çocuk, çevresiyle etkileşim kurarak öğrenir. Görme engelli çocuklarda bu etkileşim görsel değil, dokunsal ve işitsel yollarla sağlanır. Dolayısıyla eğitimcinin görevi, öğrenme kanallarını çeşitlendirerek çocuğun bilişsel yapısını desteklemektir.

2. Sonradan Ortaya Çıkan (Edinilmiş) Nedenler

Görme kaybı yalnızca doğuştan gelmez; yaşamın ilerleyen dönemlerinde de oluşabilir. Travmalar, kazalar, enfeksiyonlar, glokom veya diyabet gibi hastalıklar göz sinirine zarar vererek görme yetisini azaltabilir. Ayrıca yetersiz sağlık hizmetlerine erişim, tedavi eksiklikleri veya yanlış tıbbi müdahaleler de görme engelinin nedenleri arasında yer alır.

Vygotsky’nin sosyal yapılandırmacı öğrenme kuramı burada devreye girer. Vygotsky’ye göre birey, sosyal etkileşim yoluyla öğrenir. Görme engelinin sonradan oluştuğu bireylerde, çevresel destek ve toplumsal farkındalık, öğrenmenin devamlılığı açısından kritik rol oynar. Uygun destekleyici ortamlar oluşturulmadığında birey sadece görsel bir kayıp yaşamaz; aynı zamanda öğrenme motivasyonu da zayıflar.

3. Çevresel ve Toplumsal Faktörler

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, görme engellerinin büyük bir kısmı önlenebilir nedenlerden kaynaklanmaktadır. Yetersiz beslenme, A vitamini eksikliği, hijyen koşullarının yetersizliği, eğitim eksikliği ve sosyoekonomik yoksunluk bu nedenlerin başında gelir. Özellikle düşük gelirli bölgelerde, erken tanı ve tedaviye erişim sınırlı olduğundan, görme kayıpları kalıcı hale gelebilmektedir.

Bu durum, Paulo Freire’nin “özgürleştirici eğitim” anlayışıyla yakından ilişkilidir. Freire’ye göre eğitim, bireyi dönüştüren bir farkındalık sürecidir. Görme engelliliğin önlenmesi, toplumun eğitim düzeyinin artmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Eğitim, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir iyileşme aracıdır.

Pedagojik Yaklaşımlar ve Öğrenme Stratejileri

Görme engelli bireylerin eğitimi, çoklu duyuların aktif olarak kullanıldığı bir öğrenme ortamı gerektirir. Dokunsal materyaller, sesli betimlemeler, Braille alfabesi, dijital sesli kitaplar ve rehber teknolojiler bu süreci destekler. Öğrenme, görsel girdilerden ziyade işitsel, kinestetik ve deneyimsel yollarla gerçekleşir.

Duyusal öğrenme teorisi bu noktada rehber olabilir: Öğrencinin duyularını etkin kılmak, bilgiye dokunmasını ve onu anlamlı hale getirmesini sağlar. Eğitimciler için en önemli görev, görme engelini bir eksiklik değil, alternatif bir öğrenme biçimi olarak görmektir.

Toplumsal Farkındalık ve Öğrenmenin Dönüştürücü Gücü

Bir toplumun öğrenme kültürü, engelli bireylere sunduğu fırsatlarla ölçülür. Görme engelli bireylerin eğitime, sanata, teknolojiye ve istihdama erişimi; o toplumun öğrenme ekosisteminin kapsayıcılığını gösterir. Eğitim kurumları, görme engelli bireyler için erişilebilir öğrenme ortamları oluşturduğunda, yalnızca bireyin değil, tüm toplumun dönüşümüne katkı sağlar.

Öğrenme, insanın en güçlü aracıdır. Görme engelli bir birey için bu güç, duymakta, hissetmekte ve sezgilerinde saklıdır. Eğitim, bu potansiyeli açığa çıkaran bir anahtardır.

Kendine Soru Sorma Zamanı

– Görmeyi kaybettiğimizde, öğrenmeyi de kaybeder miyiz?

– Bilgiyi yalnızca gözle mi algılarız, yoksa kalple de görebilir miyiz?

– Eğitim, engelleri aşmak için bir araç mı, yoksa bir dönüştürme gücü mü?

– Toplum olarak öğrenme biçimimizi ne kadar kapsayıcı hale getirebildik?

Sonuç

Görme engelli olmanın nedenleri biyolojik, çevresel ve toplumsal etkenlerin birleşiminden doğar. Ancak öğrenme, bu nedenlerin ötesinde bir olgudur. Eğitimcilerin, bireyin potansiyeline odaklanarak öğrenmeyi dönüştürme gücünü keşfetmeleri gerekir. Çünkü her birey, görmekten daha öte bir şey yapabilir: Anlam kurabilir, hissedebilir ve öğrenebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
ilbet mobil girişprop money